İş Kazalarında Maddi Tazminat

Emirzade Hukuk

İş Kazalarında Maddi Tazminat
İş Kazaları Sonucu Yaralanmadan Doğan Maddi Tazminatlarda İş verenin Hukuki Sorumluluğu, Maddi tazminat ve Maddi Tazminatın Hesaplanması.
İş Kazalarında Maddi Tazminat

 

İŞ KAZALARI SONUCU YARALANMADAN DOĞAN MADDİ TAZMİNATLARDA İŞVERİNİN HUKUKİ SORUMLULUĞU, MADDİ TAZMİNAT VE MADDİ TAZMİNATIN HESAPLANMASI

GİRİŞ

İş kazaları, günümüz iş hayatında gerek insani gerek ekonomik açıdan bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşanan iş kazaları neticesinde ortaya maluliyet ve ölümler, alınacak olan hukuki, teknik ve bilimsel tedbirlerin nasıl olması gerektiği ve ortaya çıkan maluliyet ve ölümlerin nasıl tazmin edileceği sorularını gündeme getirmektedir. Ülkemizde, Sosyal Güvenli Kurumu tarafından yayınlanan istatistiklere göre 2018 yılı itibari ile 431.276 iş kazası meydana gelmiştir. SGK’nın ortaya koyduğu istatistikler ile konuya bakıldığı zaman iş kazaları sorunun ülkemiz çalışanları ve ülke ekonomisi açsından ne kadar önemli olduğu ortadadır.

Anayasa’nın 60. maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” belirtilen hüküm gereği kanun koyucu hem devlete hem de işverene, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması, iş kazasının ortaya çıkması halinde meydana gelen zararların giderilmesi konusunda bazı sorumluluklar yüklemiştir. Bu sorumluluklar 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili maddelerince düzenlenmiştir.

Çalışmamızda iş kazaları neticesinde ortaya çıkan yaralanmalardan doğan maddi zararlarda işverenin hukuki sorumluluğu, maddi tazminat ve maddi tazminatın hesaplanması ele alınıp değerlendirilecektir.   

BİRİNCİ BÖLÜM

İŞ KAZASININ TANIMI VE İŞVERENİN İŞÇİYİ GÖZETME BORCU

 

  1. İŞ KAZASININ TANIMI

İş kazasına ilişkin iki farklı tanım getirilmiştir. Bunlar İş Kanunu ve Borçlar Kanunundan temel alan yargı içtihatları ve doktrinde kabul görmüş bireysel iş hukuku kapsamındaki tanım ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 13. Maddesinde düzenlenmiş olan iş kazası tanımıdır. Bireysel iş hukuku kapsamındaki iş kazası ; “İşçinin, işverenin hâkimiyeti altında bulunduğu sırada, onun için ifa ettiği işten veya iş dolayısıyla dış bir sebeple aniden meydana gelen bir olay sonucu uğramış olduğu kazadır. şeklinde tanımlanmıştır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesinde hangi durumlar içerisinde gerçekleşen kazaların iş kazası olacağı şu şekilde öngörülmüştür.

İş kazası;

a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,

 c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

 d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,

 meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.”

Bireysel iş hukuku açısından yapılan ve 5510 sayılı Kanun’da belirtilen iş kazası durumları, zarar görenin hangi taleplerde bulunacağı noktasında önem arz etmektedir. Şayet zarar gören işçi sosyal yardım sigortası alacaklarını talep edecek ise SSGSSK çerçevesi içinde öngörülen durumlara bakması gerekecek, bireysel iş hukuk anlamında doğrudan işverene karşı taleplerde bulunacak ise bireysel iş hukuku tanımından yararlanılacaktır.

Bireysel iş hukuku anlamındaki iş kazasında, işverenin işçiye karşı sorumluluklarını yerine getirmemesi nedeniyle ve olay ile işverenin ödevlerinin gerektiği gibi yerine getirmemesi sonucunda uygun illiyet bağının olması durumunda, işçi işverenden tazminat alma hakkına sahip olur. Ancak 5510 sayılı Kanun’da iş kazaları daha geniş kapsamlı ele alınmış ve meydana gelen kazanın, iş kazası anlamında değerlendirmek için işçinin işverenin emri altında olmasını yeterli görülmüş, ayrıca işverenin ödev ve sorumluluklarını yerine getirip getirmediği aranmamıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere SSGSSK kapsamındaki her iş kazası aynı zamanda bireysel iş hukuku anlamında iş kazası olarak değerlendirilemeyecektir.

İşçinin, bireysel iş hukuku kapsamında gerçekleşen bir iş kazasında, işverenden tazminat talep edebilmesi için sigortalı olması gerekmez. Ancak işverenin hâkimiyeti altında kaza geçirmiş bir işçinin 5510 sayılı kanun kapsamında sosyal sigorta alacaklarından yararlanabilmesi için gereken ilk şart işçinin sigortalı olmasıdır.

 

  1. İŞVERENİN İŞÇİYİ GÖZETME (KORUMA) BORCU

İşçinin işverene karşı sadakat borcunun karşılığı olarak işverenin de işçiye karşı gözetme borcu vardır. İş sözleşmesi kurulmasından itibaren işçi, işverenin ve işyerinin çıkarlarını korumak ve bu çıkarlara ters düşecek hiçbir davranışta bulunmaması gerekmekte. Bununla beraber işverenin de, işçiye gördüğü iş nedeni ile karşılaşacağı her türlü tehlikeyi önleyici tedbirler almak, iş ilişkisi kapsamı içerisinde yardımcı olmak, işçinin menfaatlerine zarar veren her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır

 

  1. İşçinin Kişiliğini Gözetme Borcu

İşverenin gözetme borcu kapsamında TBK’nın 417.maddesi düzenlenmiş olup, ilgili maddenin 1. fıkrasında, işverenin, işçinin kişiliğini gözetme borcu hüküm altına alınmıştır. TBK 417/1 maddesinde “İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.” denilmektedir. Ancak işverene yüklenilen bu borç sınırsız değildir, MK 2. maddesi (dürüstlük kuralı ) ve MK 24/2 hükmü kapsamında kanun koyucu sınırlarını belirlemiştir. Kişilik hakları karşı tarafın rızasının veya özel ya da kamusal nitelikte üstün bir yararın bulunması yahut yasanın verdiği bir yetkinin kullanılması nedeni ile sınırlandırılabilir Söz konusu sınırlar çerçevesinde, işveren işçinin kişiliğini gözetme borcuna aykırı davranması halinde Medeni Kanun (24/1, 25),Borçlar Kanunu (58, 27) , İş Kanunu (5/6, 24/2, 26/2) ayrıca şartları uygun olması halinde Türk Ceza Kanunu’nda yer alan hükümler çerçevesi içerisinde de yaptırımlar uygulanır.

  1. İş Sağlığı ve Güvenliği Önlemleri Alma Borcu

İşverenin, işçiyi gözetme borcu kapsamı içerisinde başlıca sorumluluklarından biri iş sağlığı ve güvelik önlemleri alma borcu yer almaktadır. İş sağlığı ve güvenlik önlemleri alma borcu 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenmiş olup madde metninde “İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür” denilmektedir. Bu borca ilişkin başka bir düzenleme de 6098 sayılı TBK’nın 417/2. maddesinde yer almakta “İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.” bu bağlamda madde hükümleri ve Yargıtay kararları çerçevesinde işveren iş sağlığını ve güvenliğini sağlamak amaçlı her türlü tedbiri almak kanuni bir zorunluluktur İşveren ekonomik yetersizlik, işyerini yeni açmış olması nedeni ile tecrübesizliğini, alınacak önlemlerin özel uzmanlık gerektirmesi sebebi ile yapılamadığını veya benzer işyerlerinde de bu önlemlerin alınmadığını ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz. Dayanağını yukarıda bahsedilen kanun metinlerinden alan iş sağlığı ve güvenliği önlemleri alma borcuna, işverenin aykırı davranması neticesinde bir zarar meydana gelir ise işçi, SGK tarafından karşılanmayan zararların tazminini işverenden talep edebilecektir.

İKİNCİ BÖLÜM

İŞVERENİN İŞ KAZALARINDAN DOĞAN HUKUKİ SORUMLULUĞU

  1. İŞVERENİN SORUMLULUĞUNUN HUKUKİ NİTELİĞİ

Türk hukuk sisteminde, işverenin işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlaması açısından birçok düzenleme getirmiştir. Yukarıda da zikredilen bu düzenlemeler kapsamında işveren tarafından alınacak işçinin sağlığını ve güvenliğini koruyacak her türlü tedbiri eksiksiz bir şekilde yerine getirmesi gerekmekte hatta bilim ve teknolojinin ilerlemesi ile daha kapsayıcı önlemler getirmesi halinde işveren bunları da uygulamak ile yükümlüdür. Aksi takdirde işveren, işçinin uğramış olduğu zararın SGK tarafından yapılan götürü ödemeleri dışında kalan miktarı tazmin etmek zorunda kalacaktır Öğretide işverenin sorumluluğunun hukuki niteliği konusunda görüş ayrılıkları mevcuttur. Azınlıkta kalan kimi yazarların görüşüne göre işveren sorumluluğu kusursuz sorumluluk esasına dayanır, baskın görüşte ise işverenin sorumluluğu kusur esasından kaynaklı kusur sorumluluğu olduğu yönündedir. İlerleyen konularda hem bu görüşler hem de diğer sorumluluk türleri ele alınıp incelenecektir.

  1. SORUMLULUK TÜRLERİ
     
  2. KUSURSUZ SORUMLULUK

Kusursuz sorumluluk, ekseriyetle olumsuz bir şekilde sorumlu olan kişinin kusurunu gerektirmeyen bir sorumluluk türü olarak tanımlanır. Kusur, kusursuz sorumluluk hallederinde kurucu unsur değildir. İş kazasına uğramış olana işçinin kimin kusurlu olduğunu ispat etmesine gerek yoktur. Ortaya çıkan iş kazası ve kazadan kaynaklı zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması işverenin sorumluluğuna gidilmesi için yeterlidir.

Doktrinde işverenin kusursuz sorumluluğu görüşünü savunan yazarlar arasında, aynı dayanak kanun metinlerine yaptıkları yorumlar açısından farklılıklar vardır. Bu görüşlerden ilkine göre; İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda işverenin gözetim borcuna aykırı davranması halinde ortaya çıkan zararın tazmini konusunda bir düzenleme olmadığı için TBK’nın 112. maddesine gidilmesi gerektiği; ancak TBK’nın 112. maddesi esasından kusur sorumluluğu hükümlerini düzenlediği için, ortaya bir yasa boşluğunun çıktığını belirterek MK’nın 1/2. hükmü gereğince hakimin işçi lehine yorum yapması ve ortaya çıkan zararın işverenin kusursuz sorumluluğuna gidilerek doldurması gerektiğini savunmuşlardır.

Bir diğer kusursuz sorumluluk görüşünü savunan yazarlar ise İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda (4.madde) ve Türk Borçlar Kanunu’nda (417/2.madde) belirtilen kanun hükümler kapsamında. İşverenin, iş sağlığı ve güvenliği konusunda her türlü önlemin noksansız alınması öngörüldüğü için, ortaya çıkacak herhangi bir kaza neticesinde işçinin uğramış olduğu zararlardan kusursuz sorumlu tutulacağını belirtmişlerdir.

Türk Borçlar Kanunu’nda aşağıda açıklanacak olan tehlike sorumluluğunun yanı sıra adam çalıştıranın sorumluluğu (TBK m.66) başlığı altında işverenin emri altında bulunan çalışanının neden olduğu iş kazası neticesinde zarar gören işçi kusursuz sorumluluk çerçevesi içerisinde işverenden zararın tazminini talep edebilecektir.

  1. KUSUR SORUMLULUĞU

Borçlar Kanunu’nda temel ilke kusur sorumluluğudur. Kusur sorumluluğunda yukarıda bahsettiğimiz kusursuz sorumluluğun aksine kusur kurucu unsurdur ve fakat kusur sorumluluğunda, sorumluluğun doğması için başkaca şartlara da ihtiyaç vardır bunlar;  zarar, illiyet bağı (nedensellik bağı ) ve hukuka aykırılıktır. Öğretideki baskın görüş işverenin sorumluluğunun kusur sorumluluğu olduğu yönündedir.

İşverenin sorumluluğunun, kusur sorumluluğu olduğunu savunan yazarlara göre, İSGK 4 vd. maddelerinde işverene yüklenen iş sağlı ve güvenliği borcuna aykırı davranması neticesinde zarar gören işçinin, işverenden SGK tarafından karşılanmayan zarar tazminatlarının nasıl tahsil edileceği yönünde bir düzenleme getirmemiştir. İSGK bulunan düzenlemelerin genel koruma niteliğinde olup, İSGK hükümlerine aykırı davranan işverenlere karşı kamu hukuku yaptırımları uygulanmaktadır. Bu yazarlara göre, Borçlar kanunda asıl olan kusur sorumluluğu ilkesi olduğu için (BK 112) işverenin İSGK 4. madde ve TBK 417/2. maddelerine aykırı davranması kusurlu bir davranış olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Kusursuz sorumluluk ilkesini savunan yazarların aksine, kusursuz sorumluluk hallerinin Türk Borçlar Kanunu’nda istisnai hükümler olduğunu, iş kazalarında işverenin kusursuz sorumluluğuna gidilebilmesi adına kanun koyucu tarafından 6098 sayılı Kanunu’nda 66.madde (adam çalıştıranın sorumluluğu ) ve 71. madde ( daha sonra anlatılacak olan tehlike sorumluluğunu) düzenlemelerinin getirildiğini bu maddelerin ayrıca düzenlenmesinin, kural olarak işverenin iş kazalarından kusurlu sorumlu olduğunun açık bir göstergesi olarak ileri sürmüşlerdir. Bunun nedeni olarak da şayet Türk Hukuk sistemi esas itibari ile kusursuz sorumluluğu kabul etmiş olsa idi yukarıda zikrettiğimiz adam çalıştıranın sorumluluğu ve tehlike sorumluluğu hükümlerini ayrıca düzenlenmesine gerek olmayacağı görüşünü savunmuşlardır.

İş kazalarında, işverene yükletilen kusur, kanun maddeleri hükümlerince işverene yükletilen yükümlülüklere işverenin aykırı davranması neticesinde ortaya çıkmaktadır. İşveren, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Borçlar Kanunu hükümlerinde de belirtildiği üzere her türlü önlemi almak zorundadır. Diğer taraftan mevzuat kapsamında anılmaya işin ve işyerinin şartları gözetilerek başkaca tedbirler alması gerekiyor ise işverenin bu önlemleri de alması gerekmektedir; aksi takdirde bir zararın meydana gelmesi halinde işverenin tazminat borcu ortaya çıkacaktır.

Şunu da belirtmekte fayda var ki; SGK, iş kazası mağduru işçiye yapılan yardım ve ödemeleri, kusur sorumluluğu çerçevesi içerisinde işverene rücu etme imkânına sahiptir.

  1. OBJEKTİF KUSUR

İşverenin kusur sorumluluğu nedeni ile tazminat borcu altına girmesinin nedeni İSGK ve TBK kapsamındaki hükümlere ihmalen ya da kasten aykırı davranmasıdır. İşveren iş sağlığı ve güvenliği konusunda her türlü tedbiri alması gerekmektedir. İşverenin bu tedbirleri almasındaki objektif ölçüt başka bir iade ile iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınmasında gerekli dikkat ve özenin yerine getirilip getirilmediğinin belirlenmesinde, aynı durumdaki dikkatli makul ve sorumluluk duygusu taşıyan bir insanın alacağı tedbir ve özen dikkate alınır. Burada işverenin kişisel bilgi, nitelik ve özellikleri önemli değildir, işveren bilgisiz olduğunu, tecrübesiz olduğunu veya benzer iş ve işyerlerinde aynı uygulamaların olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacaktır.

Kusurun objektifleştirilmesi bir bakıma kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da burada kusursuz sorumluluktan bahsedilemez. Kusursuz sorumlulukta işverenin hiçbir kusuru bulunmasa dahi işyeri ile zarar arasında illiyet bağını bulunması halinde işveren sorumlu tutulacak ve tazminat borcu altına girecek iken, objektif kusur sorumluluğunun da objektifleştirilmiş olsa da kusur aranmaktadır. Kusurun azalması işverenin ödeyeceği tazminat tutarını da azaltmakta böylece işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği konusunda tedbir almasını destekleyecek nitelikte olmaktadır.

  1. TEHLİKE SORUMLULUĞU

TBK’nın 71. maddesinde düzenlenen tehlike sorumluluğu, işverenin iş kazası neticesinde kusurlu olmasını veya objektif özen yükümlülüğünü yerine getirmemiş olması şartı aranmayan kusursuz sorumluluk halidir. TBK m. 71/1 “ Önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.” hükmü yer almaktadır, bu hüküm kapsamında, sorumluluğun meydana gelmesi için işletmenin önemli derecede tehlike arz etmesi yeterlidir. İşveren her türlü tedbiri almış olmasına rağmen işletme şartlarında mevcut olan tehlikeden doğacak zararlarda, işverenin ve işçinin kusuru bulunmasa dahi hakkaniyet ilkesi çerçevesinde işveren sorumlu tutulacaktır, bu anlamı ile bakıldığı zaman tehlike sorumluluğu mutlak bir sorumluluk türüdür.

Şunu da belirtmekte fayda var ki; tehlike sorumluluğu bir sonuç sorumluluğu değil bir sebep sorumluluğudur. İşveren, işletmenin sebep olduğu zararlar neticesinde sorumlu olmakta, araya giren bir başka nedenden ötürü zarar meydana gelmiş ise yani illiyet bağı kopmuş olması halinde işvenin ortaya çıkan zarardan sorumlu tutulmaması gerekmektedir. Tehlike sorumluluğunda öteki sorumluluk türlerinde olduğu gibi illiyet bağı mücbir sebep, zarar gören veya üçüncü kinin ağır kusurundan kaynaklanması halinde kesilmektedir

Tehlike sorumluluğu kanun koyucu tarafından her işveren için öngörülmemiş sadece önemli ölçüde tehlike barındıran işletmelerin sahipleri ve varsa işletenleri için düzenlenmiştir. Bu bakımdan önemli ölçüde tehlike arz eden işletmeleri kanun koyucu TBK’nın 72/2. maddesinde tanımlamıştır. Fıkra hükmüne göre “Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna varılırsa, bunun önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletme olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir kanunda benzeri tehlikeler arz eden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu işletme de önemli ölçüde tehlike arz eden işletme sayılır.” anlaşıldığı üzere, işverenin tehlike sorumluluğunu doğuran önemli derecede tehlike arz eden işletmelerin belirlenmesinde kanun koyucunun ölçütü “uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli” olmasıdır.

  1. AKDİ SORUMLULUK-HAKSIZ FİİL SORUMLULUĞU

İş sözleşmesinin (akdinin) işverene yüklediği işçiyi gözetme borcunun kapsamı içerisinde iş sağlığı ve güvenliği borcuda bulunmaktadır. Buradan anlaşılacağı üzere işverenin iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri alma borcu işçi ile yapılan iş sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. İşveren, kanunların öngördüğü şekilde iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almaması nedeni ile bir zarar meydana gelmiş ise, işveren bu durumunda sözleşmeye aykırı hareket etmiş sayılacak ve akdi sorumluluk hükümlerine (TBK m.112) göre kazazede zarar gören işçiye tazminat ödeme borcu altına girebilecektir. Bu durum 6098 sayılı Kanun’un 417/3. maddesi kapsamında hüküm altına alınmıştır. Madde hükmüne göre “İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.”

İşverenin, iş sözleşmesine aykırı davranması işverene karşı sözleşmeye aykırılık hükümleri kapsamında sorumlu olacağı gibi, emredici mahiyette olan iş sağlığını ve güvenliğini korumayı amaçlayan TBK ve İSGK hükümlerine aykırı davranması haksız fiil oluşturacaktır. Bu noktada zarara uğrayan işinin hakları yarışacak, zarara uğrayan işçi istediği hükümden faydalanarak zararın tazmin edilmesini talep edebilecektir.

Hakların yarışması kapsamı içerisinde elbette ki işçi istediği hükümden yararlanabilecektir. Ancak akdi sorumluluk ile haksız fiil sorumluluğu arasında ispat külfetinin hangi tarafın üzerine kalacağı ve en önemlisi zamanaşımı süreleri açısından dikkate alınması gereken farklar mevcuttur. Akdi sorumlulukta kusursuzluğunun ispatı külfeti işverene ait iken haksız fiil sorumluluğuna dayanan işçi işverenin kusurlu olduğunu ispat etmek zorunda kalacaktır. Bununla beraber haksız fiil sorumluluğunda zamanaşımı süresi iki yıl iken akdi sorumluluk kapsamında zamanaşımı süresi on yıl olacaktır.

  1. İŞVERENİN SORUMLULUĞUNUN ŞARTLARI
  1. Genel Olarak

İşveren iş kazası nedeni ile zarar gören işçilerinin uğramış olduğu tüm (sosyal sigortalı olan işçiler için SGK tarafından yapılan ödemeler dışında kalan )  zararları TBK 112. maddesi kapsamında sözleşmeden doğan sorumluluk nedeni ile tazmin etmek zorundadır.

İşverenin, iş sözleşmesinden kaynaklı gözetme gereği gibi borcunu yerine getirmemesi nedeni ile işçinin uğrayacağı vücut bütünlüğünün zedelenmesine ilişkin zararlara karşılık işçi, maddi ve manevi tazminat davaları açabilecektir.

İşçinin, iş kazası nedeni ile uğramış olduğu zararların tazminini işverenden talep edebilmesi için belli başlı şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Öncelikli olarak iş kazası niteliği taşıyan bir kazanın meydana gelmiş olması işverenin (kusursuz sorumluluk halleri dışında ) kusurlu olması, bunun neticesinde bedensel (işçinin talep edebileceği maddi tazminatlar kapsamı için ) bir zararın ortaya çıkması ve uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu şartların birçoğu yukarıda ele alınmıştır; tekrara düşmemek adına değinilmeyecektir. Bu nedenle burada sorumluluğun kurucu unsurlarından olan, kusursuz sorumluluk hallerinde dahi bulunmaması halinde işverenin sorumluluktan kurtulduğu uygun illiyet bağı üzerinde durulacaktır.

  1. Uygun İlliyet Bağı

  İşverenin hukuki sorumluğuna gidilebilmesi için, işçinin uğramış olduğu zarar ile işverenin gözetme borcuna aykırı davranması neticesinde ortaya çıkan olay arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir. İlliyet bağı sorumluluğun temel öğesi konumundadır.

Bireysel iş hukukunda ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda yapılan tanımlar arasındaki farkın ortaya çıkmasındaki en temel husus illiyet bağının ele alınış ve yorumlanış şeklidir. Yargıtay da 5510 sayılı K. m.13 kanun hükmü kapsamında sayılan hallerden herhangi birinin gerçekleşmesinin, olayın iş kazası olarak değerlendirilmesi için gerekli ve yeterli olacağı, SGK’nın tazminat ödeme borcu yönünden sorumlulukların doğmuş olduğunu ve illiyet bağının kurulmuş olduğu yönünde kararlar vermiştir.Yargıtay bir kararında, gemi kaptanının sefer sırasında kalp krizi geçirerek ölmesi durumunu kaptanın işverene ait gemide (işyerinde) ölmesi nedeni ile iş kazası olarak kabul etmiştir.

Bireysel iş hukuku anlamında iş kazalarında işverenin sorumluluğuna gidebilmek için, kaza ile yapılan iş arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir. 5510 sayılı Kanun anlamında iş kazası olarak nitelendirilen bir olay işverenin sorumluluğuna gidilebilmesi yeterli değildir. Yargıtay işverenin sorumluluğuna gidilebilmesi için meydana gelen kazanın işyeri ile bağlantısının yeterli olmadığını, kazanın işin yürütülmesi ile ilgili olması gerektiğini belirtmiştir. 

Uygun illiyet bağının işverenin sorumlu tutulabilmesi için kurucu unsur olduğunu daha önce belirtmiştik. Bu nedenle illiyet bağının bir şekilde kesilmesi durumunda işveren artık sorumlu tutulmayacaktır. Uygun illiyet bağını kesen nedenler; kazaya uğrayan kişinin ağır kusuru,üçüncü kişinin ağır kusuru veya mücbir (zorlayıcı) nedendir.

Şunu da belirtmekte fayda var ki; işverenin kusur sorumluluğu dışında kusursuz sorumluluk (tehlike sorumluğu) hallerinde dahi uygun illiyet bağının olması işverenin tazminat borcu altına girmesi için zorunluluk arz etmektedir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

İŞ KAZALARINDA YARALANMADAN DOĞAN MADDİ TAZMİNAT VE HESAPLANMASI

  1. MADDİ TAZMİNAT

İşveren, gözetme borcuna aykırı davranmasından kaynaklı meydana gelen iş kazasında işçinin uğradığı zararları tazmin etmek ile yükümlüdür. İşçi, iş kazası nedeni ile uğramış olduğu bedensel zararını maddi tazminat adı altında bir miktar para olarak yükümlülüklerini yerine getirmeyen işverenden talep edebilecektir.

İş kazası neticesinde bedensel zarara uğrayan işçi, işverenden maddi tazminat olarak şu tazminat kalemlerini isteyebilecektir; tedavi giderlerini, kaza nedeni ile çalışamamasından kaynaklı kazanç kayıplarını, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplarını ve ekonomik geleceğinin sarsılmasından doğan kayıplarının tazmin edilmesini isteyebilecektir. (TBK m. 54 )

İşçinin uğradığı iş kazası sonucu yaşamış olduğu bedensel zarar (organın kopması, kırılması, görme veya işitme kaybı vb.)  nedeni ile kazanç kayına uğrayacak ve bu kazanç kaybı neticesinde malvarlığında eksilme oluşacaktır. İşçinin malvarlığında meydana gelen bu eksilme maddi tazminat ile giderilmeye, başka bir ifade ile iş kazası hiç yaşanmasaydı işçi hangi maddi durumda olacak idiyse o duruma getirilmeye çalışılır.İşçinin uğramış olduğu maddi zararların giderilmesi hakkında İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda kanun koyucu tarafından bir düzenleme getirilmemiştir. Bu nedenle iş kazası sonucunda bedensel zarara uğrayan işçi, TBK m.114/2 hükmünün yapmış olduğu atıfla yine TBK m.49 vd. maddelerinde yer alan haksız fiil sorumluluğu hükümlerine dayanarak maddi zararını talep edebilecektir.

Şayet iş kazası, bir idari eylem ve işlemler veya idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklı ortaya çıkmış ise, kaza neticesinde bedensel zarara uğrayan işçi TBK’nın 55/2. maddesinin yapmış olduğu atıf ile TBK’nın haksiz fiil hükümlerine dayanarak idare mahkemelerinde tam yargı davası açabilecek ve uğramış olduğu zararların tazminini talep edebilecektir.

İşçiye ödenecek tazminat miktarının belirlenmesinde, iş kazasının yaşandığı tarih ile hesaplanan muhtemel hayat süresine kadar olan zaman içinde, uygun illiyet bağı çerçevesinde işçinin kaza nedeni ile malvarlığında oluşan her türlü gelir kaybı dikkate alınarak hesaplama yapılır. Şunu da belirtmekte fayda var ki; hesaplanacak tazminat miktarı işçinin zararını geçemez.

Maddi tazminat miktarının hesaplanması noktasında mevzuatta bir düzenleme bulunmamaktadır. Hesaplama işlemleri Yargıtay içtihatları doğrultusunda gerçekleşmektedir.

  1. MADDİ TAZMİNATIN HESAPLANMASINDA DİKKATE ALINAN ESASLAR
  1.  Meslekte Kazanma Gücü Kaybı (Maluliyet Oranı )

İş kazalarında, kazazede işçinin alacağı maddi tazminat hesaplanırken dikkate alınacak en önemli husus işçinin maluliyet (iş görmezlik) oranının belirlenmesidir. Buradaki amaç işçinin tam iş görme halinde iken kaza sonucu iş görebilirlik durumunun ne kadar azaldığını tespit etmektir. İş görmezlik oranı Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesi içerisinde bulunacaktır.

  1. İş Görme Çağının ve Yaşam Süresinin Hesaplanması

İşçinin uğramış olduğu zarar neticesinde elde edeceği maddi tazminatın hesaplanmasında faal iş görme çağı ve yaşam süresinin belirlenmesi önemlidir. Yargıtay yerleşik içtihatlarında faal iş görme çağının 60 yaş olduğu kabul edilmektedir.Bununla beraber işçinin muhtemel yaşam süresi PMF yaşam tablosuna göre belirlenmektedir. İşçinin kaza tarihindeki yaşından itibaren PMF yaşam tablosuna göre muhtemel kalan yaşı hesaplanır.

       7.3.          Ücretin Belirlenmesi

İşçinin elde edeceği maddi tazminat, ömrünün sonuna kadar elde edeceği kazançlar üzerinden hesaplanacağı için, kazaya uğramasaydı yaşamı boyunca elde edeceği kazancın belirlenmesi zorunluluk arz etmektedir.

      7.4.            Tarafların Kusur Durumu ve Hakkaniyet İndirimi

İş kazalarında maddi tazminat hesaplanmasında, tarafların kusur durumunun tespit edilmesi tazminatın kapsamının belirlenmesi açısından önemlidir. TBK 51.’e göre “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” hüküm itibari ile tazminat miktarın belirlenmesi tarafların kusur oranlarına göre değişecek, hakim taktir hakkını kullanarak tazminat miktarında indirime gidebilecektir. (TBK .51. ve 52/2 )

Şunu da belirtmekte fayda var ki; Yargıtay, meydana gelen iş kazasında işverenin veya işçinin kusuru bulunmasa dahi, yani kaçınılmaz bir olay sonucu iş kazası vuku bulmuş ise ortaya çıkan kötü sonucun tamamının işçinin üzerine bırakılmaması ve hakkaniyet gereği bir ölçüde işverenin sorumlu tutulacağını belirtmiş ve bu yönde kararlar vermiştir.

  1. TAZMİNATIN HESAPLANMASI
  1. Zararın Tespiti
  1.       İşlemiş Zarar Dönemi

Maddi tazminat hesaplanması, iş kazası sonucu ortaya çıkan zararlar iki ayrı dönem olarak ele alınır ve uygulamada hesaplama bu şekilde yapılmaktadır. Birinci dönem işlemiş zarar dönemidir. Bu dönem iş kazası tarihi ile hüküm tarihi arasındaki tarih aralığıdır.

İşlemiş zarar döneminde, işçinin kaza nedeni ile elde edemediği menfaatler başka bir ifade ile kaza olmasaydı kazanacağı tüm ücret ve diğer sosyal yardımlar belirlenir. Ücret olarak işçinin kaza tarihinde almakta olduğu ücret baz alınır, şayet işçinin kaza tarihindeki ücretleri tam olarak belirlenemiyor ise Yargıtay’ın ücretin belirlenmesinde başvurduğu iki yöntem vardır. Bunlardan ilki emsal işçi ücreti araştırması diğeri ise asgari ücrete oranlama yöntemidir. Emsal işçi ücreti, işçinin yapığı işe emsal nitelikte olan işçilerin ücretleri tespit edilir ve kazaya uğramış olan işçinin ücretinin de bu olduğu kabul eder. Asgari ücrete oranlama yönteminde ise kazaya uğramış işçinin belirlenebilen ücretlerinden hüküm tarihine en yakın olanı o dönemin asgari ücreti ile oranlanır ve bu oranlama sonucu ortaya çıkan rakam, asgari ücretin artış oranlarında arttırılır. Bununla beraber işçi toplu iş sözleşmesi kapsamında ise asgari ücret ölçütü dikkate alınmaz, toplu iş sözleşmesi kapsamında işçinin ücretlerindeki artış miktarına göre hesaplama yapılır.

İşçi kaza tarihi ile hüküm tarihi arasında iyileşmiş ise işlemiş zarar dönemindeki tazminatı, iş kazası ile iyileşmenin gerçekleştiği tarih arasındaki zarar olarak hesap edilir.

  1. İşleyecek Zarar Dönemi

Zarar tespitinde ikinci olarak ele alacağımız dönem işleyecek zarar dönemidir. İşleyecek zarar dönemi, hüküm tarihi ile işçinin muhtemel yaşam süresi arasındaki dönemdir. İşleyecek zarar dönemi de kendi içerisinde işçinin iş görme çağının sona ermesine kadarki zaman dilimi (aktif dönem ) iş görme çağından muhtemel yaşam süresinin sonuna kadar (pasif dönem ) olmak üzere ikiye ayrılır.

Aktif dönem zarar hesabında, işçinin ileriye dönük zararları hesaplanacağı için bazı varsayımlar üzerinden hareket edilir. Uygulamada, işçin iş görebilme çağının sonu olan 60 yaşına kadar her yıl işlemiş zarar dönemindeki son ücretin üzerine %10 enflasyon etkisi gözetilerek ekleme yapılır.

Yargıtay, işçi şayet kaza gerçekleşmeseydi aktif dönem için elde edeceği kazancı, kazanın gerçekleşmesi nedeni ile topluca alacak olmasını sebepsiz zenginleşmeye yol açacağını düşünerek aktif dönem tazminatında indirime gidilmesi yönünde kararlar vermiştir. Bu indirime iskonto, iskonto edilmiş meblağa da peşin sermaye değeri denilmektedir. Bu şekilde işçinin aktif dönem bürüt zararı hesaplanır.

Aktif dönemin ardından işçinin 60 yaş sonrası olan pasif dönem hesaplanır. Pasif dönem hesabında, işçinin 60 yaşından sonra alacağı yaşlılık aylığı SSGSSK çerçevesinde yapılan hesaplamalar sonucunda belirlenir ve elde edilen rakam yıllığa çevrilerek, yıllık sosyal yardım zammı eklenir. Ortaya çıkan bu rakama PMS ömür tablosuna göre muhtemel ölüm tarihine göre yine %10 artırım ve iskonto yapılarak işçinin pasif dönem maddi zararı hesaplanır.

İşlemiş zarar dönemi, işleyecek aktif ve pasif dönem tazminat miktarları toplanarak, içinin iş kazası nedeni ile uğramış olduğu toplam brüt maddi zarar miktarı ortaya çıkmaktadır.

  1. İndirimler

Sorumluluk hukukunda, kazaya uğrayan işçinin önceki ekonomik durumuna getirilmesi amaçlandığından, tazminat miktarı gerçek zararı geçemez. Yukarıda nasıl hesaplanılacağı anlatılan toplam bürüt maddi zarar miktarı bir işçini %100 malul olması durumunu göstermektedir. Gerçek zararın hesaplanması için hesap edilen toplam bürüt maddi zarar miktarı işinin maluliyet oranı ile çarpılır. Örneğin işçi %20 malul olmuş ise işçi toplam maddi zararın %20’lik kısmını maddi tazminat olarak alabilecektir.

İş kazasının oluşumunda işçinin de kusuru var ise yani birlikte kusur durumu söz konusu ise kusur nispeti oranında indirime gidilecektir. Bunun yanı sıra hakime TBK’nın vermiş olduğu yetkiler kapsamında, hakim durumun şartlarını göz önüne alarak hakkaniyet indirimi yapabilir. (TBK 50/2, 51/1, 52/2 )

Bunların yanı sıra, TBK’nın 55. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde “Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” belirtilen hüküm kapsamında SGK tarafından bedensel zarara uğrayan işçiye yapılan rücu edilemeyen ödemler ve ifa amacı taşımayan ödemelerin hesaplanan tazminat miktarından indirilemeyeceği açıklanmıştır.

Son olarak, işçiye SGK tarafından yapılan yardım ve ödemlerin peşin sermaye değeri mükerrer ödemelerin önüne geçmek adına indirilir.

  1. Faiz

Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre iş kazalarında faiz başlangıç tarihi iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren başlamaktadır. Yargıtay işlenecek faizin türünün de yasal faiz olduğunu belirtmiştir.

SONUÇ

İş kazası kavramı, Bireysel İş Hukuku ve 5510 sayılı Sosyal Sigortala ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamlarında elen alınmıştır. İş kazasının her iki kavram açısından doğurduğu sonuçlar farklılık arz etmektedir. 5510 sayılı Kanun iş kazalarını daha geniş yorumlayıp ele alırken Bireysel İş Hukuku anlamında iş kazaları daha dar kapsamda değerlendirilmiştir. 5510 sayılı Kanun, ortaya çıkan olayın iş kazası olarak değerlendirmek için işçinin kaza sırasında sigortalı olmasını ve işverenin emri altında çalışıyor olmasını yeterli görmüştür. Bireysel İş Hukuku ise kazanın iş kazası olarak nitelendirilmesi için işverenin işçiyi gözetme borcunun gereği gibi yerine getirilmemesi sonucunda kazanın meydana gelmesi, yapılan iş ile kaza arasında ve kaza ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir.

 İş kazaları nedeni ortaya çıkan işverenin sorumluluğu öncelik ile kusur sorumluluğudur. İşverenin sorumluluğuna gidilebilmesi için kusur kurucu unsur olmak ile birlikte tek başına yeterli değildir, kusurun yan sıra zarar, illiyet bağı ve hukuka aykırılığında mevcut olması gerekmektedir. Ancak kanun koyucu kusur sorumluluğunun yanı sıra işverenin sorumluluğuna gidilebilmesi için önemli ölçüde tehlike arz eden işletmelerde tehlike sorumluluğunu düzenlemiş ve işverenin sorumlu tutulması için kaza ile işletmeden kaynaklı tehlike arasında uygun illiyet bağının varlığını yeterli görmüştür.

Sonuç olarak kanun koyucu işçiyi gözetme borcuna aykırı davranan işverene Borçlar Hukuku kapsamında müeyyide olarak işçinin iş kazası nedeni ile uğradığı tüm maddi zararları ( SGK tarafından yapılan ödemeler dışında) tazmin etme borcunu düzenlemiştir. İşçinin alacağı maddi tazminat miktarının hesaplanma ve işçinin uğramış olduğu zararı en aza indirebilmek için uygulamada formül teknikleri geliştirilmiştir.

KAYNAKÇA

 

ULUSAN, İlhan…………………………………………:Borçlar Hukuku ve İş Hukuku Açısından                                                                                                                                                                                   İşverenin   İşçiyi  Gözetme Borcu,  

                                                                         İstanbul,1990.

SÜZEK,Sarper …………………………………………..: İş Hukuku Genel Esaslar-Bireysel İş                                                                                         Hukuku, İstanbul,B.18, 2019 .

 

TANDOĞAN, Haluk……………………………….… : Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk,

                                                                                       Ankara, 1981.

 

EREN, Fikret :……………………………………………:  Borçlar Hukuku ve İş Hukuku Açısından

                                                                           İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığından                                                                                                                  Doğan Sorumluluğu, Ankara, 1974.       

                                                                        

ULUCAN, Devrim:……………………………………..: İş Güvencesi, İstanbul,2003.

 

TUNÇOMAĞ, Kenan:………………………………...: İş Hukuku, C.1,B.4, İstanbul,1986.

 

ÇENBERCİ, Mustafa:………………………………….: İş Kanunu Şerhi, B.6, Ankara, 1986.

 

CENTEL, Tankut:………………………………………..: Türk Borçlar Kanunu’nda Genel Olarak İşçinin                                                                   Kişiliğinin Korunması,Sicil, 24 , Aralık 2011.

 

KILIÇOĞLU, Mustafa:…………………………………: Tazminat Hesaplamaları ve Hesap Yöntemleri,                                                                  B.3, Ankara,2012.

 

ULUSAN, İlhan, Borçlar Hukuku ve İş Hukuku Açısından İşverenin İşçiyi Gözetme Borcu, 1990,İstanbul, s. 72. Aktaran Av. Mehmet Şirin ERDOĞAN,İş Kazasından Zarar Görenlerin ve .Yakınlarının Maddi ve Manevi Zararlarının Tazmini,  s.1100 https://journal.yasar.edu.tr/wp-content/uploads/2014/01/2-Mehmet-%C5%9Eirin-ERDO%C4%9EAN.pdf, siteye erişim tarihi : 12.04.2020.

YHGK , 21.05.2019, 2017 / 2194 E., 2019 / 584 K.

SÜZEK, Sarper, İş Hukuku Genel Esaslar-Bireysel İş Hukuku, İstanbul,2019 s.386, 18. Baskı.

 SÜZEK, Sarper s.395.

Bkz. Yargıtay 21.HD 04.02.2019 tarihli, 2018/1157 E. , 2019/457  K. “Bu gelişme, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin daha etkili şekilde alınması gereğini ortaya çıkarmıştır. İşveren, gözetme borcu gereği, çalıştırdığı işçileri, iş yerinde meydana gelen tehlikelerden korumak, onların yaşam, bedensel ve ruhsal sağlık bütünlüklerini korumak için iş yerinde teknik ve tıbbi önlemler dahil olmak üzere bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı tüm önlemleri almak zorundadır.”

SÜZEK, Sarper s.398.

SÜZEK, Sarper s.399.

Tandoğan Haluk, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk, Ankara 1981, s.17 Aktaran, Yrd. Doç.Dr. Abdurrahman SAVAŞ, İşverenin İş Kazasından Doğan Hukuki Sorumluluğu, yayınlanmamış tez, s.57, Konya, 2010.

EREN, Fikret, Borçlar Hukuku ve İş Hukuku Açısından İşverenin İş kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Sorumluluğu, s. 89,92-93, Ankara, 1974, ULUCAN, Devrim, İş Güvencesi, s.125, İstanbul,2003.Aktaran: Prof. Dr. Sarper Süzek, İş Hukuku Genel Esaslar-Bireysel İş Hukuku, s.401.

TUNÇOMAĞ, Kenan, İş Hukuku, C.1,B.4, İstanbul,1986, s.268-270, ÇENBERCİ, Mustafa, İş Kanunu Şerhi, B.6, Ankara, 1986, s.972-974, CENTEL, Tankut, Türk Borçlar Kanunu’nda Genel Olarak İşçinin Kişiliğinin Korunması,Sicil, 24 , Aralık 2011, 13-18., s.16, KILIÇOĞLU, Mustafa , Tazminat Hesaplamaları ve Hesap Yöntemleri, B.3, Ankara,2012, Aktaran: Prof. Dr. Sarper Süzek , İş Hukuku Genel Esaslar-Bireysel İş Hukuku, s.401.

SÜZEK, Sarper s.403.

Bkz. 10. Hukuk Dairesi 2010/4226 E., 2011/12281 K., 22.09.2011,” Mevzuat hükümlerince öngörülmemiş, fakat alınması gerekli başkaca bir tedbir varsa, bunların dahi tespiti zorunluluğu açıktır. Bunların işverence tam olarak alınıp alınmadığı alınmamışsa zararın bundan doğup doğmadığı, duruma işçinin tedbirlere uymamasının etkili bulunup bulunmadığı ve bu doğrultuda tarafların kusur oranı saptanacaktır.

Bkz. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi,05.04.2012, 2012/4196 E.2012/5289 K.”… davacının içinde bulunduğu uçakta önceden var olan bir arızanın tespit edilemediği, her hangi bir uçuş yapı hatasına veya çalışma eksikliğine rastlanılmadığı, kazanın başka bir kalkış denemesi yapılmadan alana zamanından önce inilmek istenmesinden kaynaklandığı, pilotların uçağı riske atabilecek durumlardan kurtulmak için eğitilmeleri gerektiği Irak Sivil Havacılık Dairesi Uçuş Güvenliği Departmanının dosya içerisinde bulunan kaza sonrası nihai raporlarından anlaşılmaktadır. Nitekim hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunda da uçağın hava şartları ve pilotaj hatasından düşmüş olabileceği vurgulanmıştır. Hal böyle olunca işverenin kusurunun bulunmadığı, kendisinden beklenen özeni gereği gibi yerine getirdiği, kazanın meydana gelmemesi için alacağı bir önlemin bulunmadığı, pilotaj hatasının da kusursuz sorumluluğun tüm halleri için gerekli illiyet bağını keseceği göz ardı edilerek davanın reddi yerine …”

Bkz. Yargıtay 21HD. 23.03.2013,2013/9298,2013/6783, Yargıtay 21.HD.22.05.2007,2007/4504,2007/8407

YHGK,01.10.2019,2015/2682 E.2019/986 K.

YHGK,16.04.2019,2016/816 E.2019/457 K.

Yargıtay 21.HD. 03.11.2004,2014/8871 E., 2004/9254 K.           

Yargıtay 9. HD. 08.04.1992, 1992/2500 E.,1992/3929 K. “bir ara işe ara vererek arkadaşı ile birlikte yolda 20 metre mesafede bulunan bir üzüm bağından üzüm alıp, bir kayanın üzerine çıkarak orada üzüm yemekte olduğu bir sırada aniden yere düşerek başından yaralanması sonucu ölmüştür. SSK'nca da olay, iş kazası sayılmayarak davacıların gelir bağlama talepleri reddedilmiştir. Davada işverenin sorumlu olabilmesi için olayın bir iş kazası sayılması ve ölüm ile işverenin eylemi arasında uygun sebep sonuç bağlantısı bulunması gerekir”

Yargıtay 9. HD. 02.12.1994,1994/13119 E. 1994/17380K.

Yargıtay 9.HD. 05.03.1987,1981/2181 E.,1987/2655K.

YHGK ,01.10.2019,2015/2682 E.,2019/986 K.

Bkz. Yargıtay 21. HD.,05.04.2012, 2012/4196 E.2012/5289 K.

SÜZEK, Sarper s.415.

YHGK, 07.03.2007,2007/112 E. ,2007/114 K

SÜZEK,Sarper s.417

Bkz.Yargıtay 21.HD.05.11.2018,2017/1921 E.,2018/7879 K.” Aynı zamanda iş kazasının kaçınılmazlık sonucu meydana geldiğinin saptanması halinde hakim, işverenin sorumluluğunu, Borçlar Kanunu'nun 43. maddesini göz önünde tutarak hakkaniyet ölçüsünde saptamalıdır. Her iki taraf yönünden % 50'şer sorumluluğun paylaştırılması ilk bakışta uygun görünebilirse de, işçi-işveren arasındaki bu tür davalarda tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının göz önünde bulundurulması halinde; işverene biraz daha fazla sorumluluk verilmesi; sosyal hukuk devleti ilkesi gereği düşünülebilir. Yargıtay'ın yerleşik uygulaması da bu yöndedir.”

Yargıtay 21. HD., 25.02.2020 tarihli, 2019/1817 E., 2020/1132 K.

Yargıtay 21. HD., 21.10.2013 tarihli, 2013/11056 E:, 2013 /18705 K.

Bkz. Yargıtay 21.HD. 22.01.2018, 2017/5068 E.,2018/306 K.” … Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine dair tazminat davalarında öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir…”.

Yargıtay 21. HD. 30.10.2017 tarihli, 2016/7127 E:,2017/8572 K.

Bud Holiday : Haklı olduğunuza inanıyorsanız, sakin olmayı başarabilirsiniz.
Ulpianus : Hukukun buyrukları şunlardır: Dürüst yaşamak, başkasına zarara uğratmamak, herkesin hakkını vermek